Kırk Mektup

Sırlı Şeyh’ten Seyr ü Suluku Adım Adım Anlatan Mektuplar

2012, Timaş Yayınları Sufi Kitap, 464 Sayfa

Tûtî İhsan Efendi isimli bir genç, tasavvufa alâka duymaya başladığı sıralarda, yaşadığı şehir olan Kumanova (Makedonya)’ya nadiren gelen bir şeyhin meclisinde bulunur ve onun tesiri altında kalır. Fakat hiç bilmediği bu mânevî cazibeye birdenbire kapılmaktan korkar. Bu hususta danışmak için babasının amcası olan ve Köstendil (Bulgaristan)’de adeta uzlet hayatı yaşayan Ankâzâde Halîl Efendi’ye mektup yazmaya karar verir. Böylece bu zâtla mânevî irtibatı olur.

Kırk Mektup, işte Ankâzâde Halîl Efendi’nin Tûtî İhsan Efendi’ye yazdığı bu cevabî mektuplardan oluşuyor. İradesiyle gelip talepte bulunan mürîd ile ona hizmet eden mürşidin remizleri olmuş bu iki isim üzerinden edep, erkân, tasavvuf, tarîkat, intisab, derviş çeyizi, mürîdlerin halleri, seyr u sülûktaki mertebeler gibi hususların aktarıldığı, esasında birçok mektubun ve mürşidâne sohbetin hulâsası niteliğindeki bu kitap, bugünün meselelerine ve mânevî meşküllerine de çözümler getiriyor.

Huzur Defteri – I

Tasavvuf Sohbetlerinde Kayda Alınan Notlar

2016, Timaş Yayınları Sufi Kitap, 320 Sayfa

İstanbul’da bulunan Karagümrük Cerrahi Âsitanesi, Osmanlı’nın son zamanlarında, birçok önemli zâtın hayatını değiştiren olaylara tanıklık etmiştir. Ama bu tanıklıklar genelde sözlü kültür içinde kalmış, dilden dile nakledilmiş ve çoğunlukla sıradan okura kapalı kalmıştır. M. Fatih Çıtlak, Huzur Defteri’nde, bizi bu dergâh ve çevresinde yaşananlara götürüyor, Safer Efendi’nin huzurunda tuttuğu notları ve dinlediği sohbetleri bizimle paylaşıyor.

Huzur Defteri’ne irfanî güzelliklerimizin kaynakları ve abide şahsiyetlerin hatıraları eşlik ediyor. Hz. Pîr Nûreddîn-i Cerrâhî ve halifeleri; Şeyh Fahreddîn Efendi, Celal Ökten Hocaefendi, Gönenli Mehmed Efendi, İskilipli Atıf Efendi, Neyzen Tevfik, Hüseyin Sîret, dönemin padişahları ve meşhur birçok zât…

Kitap, huzur yolunda ilerlemek isteyen okura, bu yolun hem güzelliklerini hem de talep ettiği bedelleri hatırlatıyor. Güzel ahlak nasıldır, vefa nedir, nefs nasıl arınır, kalp nasıl aydınlanır… Tüm bunları bu çok önemli üstatların hayatlarından süzerek huzurumuza taşıyor.

Kitapta bulunan hatıraları okudukça, medeniyetimizin birçok unsuru, Osmanlı mahalle hayatı, Osmanlı insanı, tekkelerin toplum içindeki fonksiyonları gibi birçok önemli konuda yepyeni bilgiler ediniyoruz. Şeyh olarak nitelendirdiğimiz bir kişi nasıl yetişiyormuş, nasıl eğitiliyor ve aile hayatını nasıl kuruyormuş, çocukluk döneminden yetişkinliğe kadar uzanan hayat safhalarını nasıl yaşıyormuş, rüya tabirinin derinliklerinden güncel hadiselere bakış nasıl şekilleniyormuş… Cumhuriyetin ilk zamanlarında tekkelerin kapatılması beraberinde neler getirmiş, toplumda ve tekke hayatında ne gibi değişikliklere yol açmış, bugün bize inanılmaz gibi gelen fakat yaşanmış bu zorluklar nasıl aşılmış… İşte bunların hepsini bu kitapta bulmak mümkün.

Huzur Defteri sadece tasavvuf okurunun ilgisini çekecek bir kitap değil, aynı zamanda yakın tarih meraklılarının, kültür tarihine ilgi duyanların da ilgisini çekecek bilgilerle dolu.

Huzur Defteri – II

Mürşid Sohbetinden Bir Demet

2018, Timaş Yayınları Sufi Kitap, 288 Sayfa

Cenâb-ı Hakk cennetteki nimetleri tavsif ederken mü’minlerin birbirleriyle konuşmalarını, sohbet etmelerini de nazarlarımıza vermiştir. Efendimiz’in(sas) sohbetine dâhil olanlara “ashâb” denilmiştir. Sohbet etmek; kolay bir amel değildir çünkü sohbet ilâhî irşâdın üslubu ve sünnet-i seniyyenin bizlere intikal eden en önemli unsurudur.

Dînimizin ve dînimizin esas kaynaklarından beslenerek kurulmuş güzide medeniyetimizin anlatılması, anlaşılması ve nesilden nesile aktarılmasında sohbet kültürü çok önemli rol oynamıştır. Huzur Defteri II mürşid huzurundan ve sohbetinden günümüze kadar gelen sözlü mirası siz kıymetli okurlarımıza aktarmaktadır.

Kitabı okurken tarihe mâl olmuş pek çok önemli hâdiseye şâhitlik edecek, bunun yanı sıra Hazret-i Pîr Sünbül Sinan Âsitânesi, Hazret-i Pîr Muhammed Nûreddin Cerrâhî Âsitânesi ve sâir dergâhlarda yaşananlara tanık olacaksınız. Fevkalâde ve fevkalbeşer bazı hâlleri okurken, menkıbe ve kıssaların hikmet boyutunu satır aralarında bulacaksınız.

Anlatılanlara inanıp inanmamak sizin bileceğiniz iş. Ama bu anlatılanların mânâsını anlamamak hatta daha da ileriye gidip inkâra yeltenmek sizinle bizimle olmayacak bir iş. İyi düşünüp iyi kararlar verelim, kendi medeniyetimizin zenginliğini geliniz bir de bu Huzur Defteri’nde beraberce keşfedelim.

Aşkın Bir Noktası

2014, Timaş Yayınları Sufi Kitap, 288 Sayfa

Muhabbetle yaratılan, külli muhabbetten bir cüz olarak zuhur eden insanı, maksadına ulaştıran, bu uğurda pervane gibi döndüren cazibeyi, aşkı anlatıyor. Aşkın Bir Noktası’nda, zahirin bâtın ile uyumunu, kalbin akıl ile, tarikatın şeriat ile beraber yürümesini, cüz’ün daima küll’ünü istemesini, küll’ün ise her zaman cüz’ünü çekmesini, seyr u sülukun başının ve sonunun tevhid olduğunu, kalbin nur-ı Muhammedî ile buluşmasını hâsılı bir “bir nokta” hikâyesini okuyacaksınız.

Nur Kandili – Veli Gönenli Mehmed Efendi

Veli Gönenli Mehmed Efendi

2013, Sufi Kitap, 238 Sayfa

Gönenli Mehmed Efendi Hazretleri (1903-1991), yirminci yüzyıl Türkiye’sine mânevî mührünü ve Kur’ân-ı Kerîm nişanını koymuş bir hocaefendidir.

İmamlık yaptığı Hacı Kaftani, Dülgerzade, Hacı Hasan ve Sultanahmet camilerinden başka Fatih, Süleymaniye, Sümbül Efendi, Eyüp Sultan, Yavuz Selim başta olmak üzere İstanbul’un bütün camilerinin fahrî imamı, hatibi, vaizi ve hocasıdır. Ömrü boyunca camiden mescide, vaazdan sohbete koşmuş, hafız ve Kur’ân-ı Kerîm talebesi yetiştirmiş, her zaman öğrenci ve fukaraya yardım eli uzatmış, tek kişilik bir irfan ordusudur.

Bu coğrafyada din ve insanlık için hizmet eden birçok insan kendisiyle maddî ve mânevî irtibat kurmuş ve hemen hemen hepsinin Hocaefendi’yle feyiz alışverişi olmuştur. Reisülkurra Gönenli Mehmed Efendi; Üstad Bediüzzaman, Şeyh Muzaffer Ozak ve Şeyh Safer Dal gibi büyüklerin “Allah’ın velî kulu”, “Asrın velîsi” diye takdir ettikleri ulu bir zattır.

On binlerce insanın kendisinden feyiz aldığı aşikâr olmasına rağmen Gönenli Mehmed Efendi hakkında yazılı kaynak çok azdır. Nur Kandili’nde uzun yıllar Hocaefendi’nin yanında bulunmuş M. Fatih Çıtlak’ın kaleminden kendini, Kur’ân’a ve hayır hizmetlerine adamış bir velînin hayatını okuyacaksınız.

Ben Dervişim Diyene

Ben Dervişim Diyene, Mürşid-i Dervişan ve Terbiyename’den

2016, Timaş Yayınları Sufi Kitap, 288 Sayfa

Ben Dervişim Diyene , usûlü, erkânı, âdâbı dervişlere tâlim etmek için cemal vasfıyla yazılmış iki risâlenin şerhini istifademize sunuyor. Mürşid-i Dervîşân ve Terbiyenâme isimlerini taşıyan bu risâlelerin sâhipleri 18. asırda Osmanlı payitahtında mürîdlerini irşad ve terbiye eden iki mübarek zât: Hz. Pîr Muhammed Nûreddîn Cerrâhî(ks) ve Şeyh Mehmed Sâdık Erzincanî Nakşbendî(ks). Kim bilir nice dervişler, pîrlerinin, mürşidlerinin tavsiyelerini bu eserlerden okudular, er meydanında da tatbik ettiler… Kim bilir nice canlar bu risâlelerden yolun edeplerini öğrendiler… Kimileri Cerrâhî dergâhlarında, kimileri Üsküdar Sâdık Efendi Tekkesi’nde, kimileri sâir zâviyelerde… O şeyh efendilerin hilmiyyetini ve sadece dervişlerini eğitmek için kaleme aldıkları bu eserlerin tadı, sıcaklığı ve rıfkını; o tâliplerin de samimiyet, gayret ve ciddiyetle yola sarılışını M. Fatih Çıtlak’ın anlatımıyla hissedecek, tarîkat âdâbına dâir açıklamaları okuyacaksınız. ‘Ben dervişim’ diyene aşk olsun, vesselam.

18 Beyit Dinle

Mesnevî’nin Fatiha’sı

2012, Timaş Yayınları Sufi Kitap, 137 Sayfa

Mesnevî’nin İlk 18 Beytinin Şerhiyle Sesleniş

Mesnevî’nin ilk on sekiz beyti, adeta bu kıymetli eserin kalbi gibidir. Çünkü bunlar, bizzat Hz. Mevlânâ’nın yazmış olduğu beyitlerdir. Diğer beyitler ise halifesi Hüsameddin Çelebi’ye söyleyerek yazdırdığı yani kaleme aldırdığı beyitlerdir. İlk on sekiz beyit için “Mesnevî’nin Fatiha’sı” tabiri kullanılır. Bu tabir hem Kur’an-ı Kerîm’deki Fatiha’nın sırrına işaret eder hem de ilk on sekiz beytin Mesnevî’yi açan ve özünü anlatan yönüne dikkat çeker.

M. Fatih Çıtlak, bu eserinde Mesnevî’nin sırrı olan bu on sekiz beyti, daha evvel kaleme alınmış şerhlerden farklı bir tarzda şerh ediyor. Kitap, sadece beyitlerin içindeki incelikleri açıklamakla kalmıyor aynı zamanda bugün, okuyucuya nasıl hitap ettiğini de gösteriyor. Yazarın tercih ettiği hitabî üslup ile Mesnevî’nin içerisindeki mana yolculuğu aynı heyecanla okuyucuya aktarılıyor.

Mesnevi Şerhi – Padişah Cariye Kıssası

Padişah Cariye Kıssası

2012, Sufi Kitap, 446 Sayfa

Mesnevî-i Mânevî tüm insanlık için yazılmış bir seyr u sülûk rehberidir. Dolayısıyla bir nev’î Kur’an-ı Kerîm’in tefsiri mahiyetindedir. Bu müstesna eserin ilk kıssası ‘Padişah ile Cariye’ hikâyesidir. Bu kıssa, hakîkatimizi ve aslımızı bulmak için çıktığımız yolculukta hangi merhalelerden geçeceğimizi, nelerle karşılaşacağımızı ve yapmamız gerekenleri bize remizlerle anlatmaktadır. Bizi alakadar eden tüm âlemleri ve neticede tahsil etmemiz gereken idrak, irfan ve yakınlığı Mesnevî-i Mânevî çok güzel bir şekilde hulâsa etmiştir. Hazine kıymetindeki bu eserin belki de en önemli anahtarı Padişah-Cariye kıssası olmuştur. Mesnevî’deki anlatım, usûl ve üslûbun rengini, dokusunu bu hikâye ile idrak etmemiz sağlanmıştır.

M. Fatih Çıtlak’ın elinizdeki şerhi ile, Hz. Pîr’in takip etmemiz için gösterdiği işaretler ve bizim için hazırlanmış seyr u sülûk haritasının ana hatları ortaya konulmuştur. Bu haritayı doğru okumanın ilk şartı samimiyetle dinlemek olacaktır. Zira Hz. Pîr; “Dinleyin ey dostlar şu hikâyeyi! Anlatacaklarım aslında hikâye değil, bizim hâlimizin aynısıdır.” buyurarak bu hakîkate nazarlarımızı ve gönül kulaklarımızı celb eylemiştir. Günümüzün insanı bu duyuş ve dinleyiş sayesinde Mesnevî-i Mânevî’nin ilk söylendiği ânın tazeliğini kalbinde hissedecektir. Benliği kendisine perde olmadıktan sonra, bu kıssayla birlikte kişinin içinde muhakkak mânevî bir zevk uyanacaktır.

“Ey dostlar, ey kalben buluştuğumuz, aynı îmânda biliştiğimiz, Hakk’a vâsıl olmak derdinde olanlar, Allah için beni dinleyenler! Şu anlatacaklarım sizlerdeki cevherlere birebir işaret etmektedir. Size Hak’la konuşmaktayım. Bu hikâye, sizler için aynaya bakmak gibidir hatta ondan da öte aslınızı bilmek, bulmak için hakîkî bir fikir verecek, yol gösterecektir.” diye seslenen Hz. Pîr’în bizlere tuttuğu aynada aslımızı görünceye kadar sürecek yolculuk, tüm hayatımızın mânâ ve gayesidir. Yeter ki ümidsiz olmayalım ve kerîmlerle birlikte olmanın güzelliğini kavrayalım…

Fatih Hatıratı

Fatih Hatıratı, Fatih Sadece Bir Semt Adı Değildir

2021, İnsan Yayınları, 200 Sayfa

İstanbul şehrinin en güzide semtidir Fatih. Her şey bir yana Peygamber Efendimiz’in (sas) “Ne güzel kumandan!” buyurduğu Fatih Sultan Mehmed Han, ismiyle anılan bu semtte medfundur. Fatih Camii ve civarı İstanbul’un Mekke’si, Eyüp Sultan Camii ve haziresi İstanbul’un Medine-i Münevvere’si ve Hazret-i Pir Yusuf Sünbül Sinan Camii ve türbesi ise İstanbul’un Kerbela’sı olarak kabul görmüştür. Ancak Fatih Camii ve civarının İstanbul’un yüzünü aksettiren ve şehrin hatta bütün memleketin nasıl bir durumda olduğunu gösteren acayip bir hâli vardır. Fatih semti, her bakımdan yaşayan ve maneviyatı diri olan bir yerdir. Öyle ki Gönenli Mehmed Efendi, Fatih Camii ve civarı için “Burası öyle feyizli ve bereketli bir yer ki Fatih’te talebelik yapıp muvaffak olamamış kişiler bile gittikleri yerleri ihya ediyorlar. Varın artık düşünün, ilim irfan sahibi olan adamın hâlini.” buyurarak Fatih’in önemine dikkat çeker. İslam dünyasından bahsediyorsak Türkiye’yle, İstanbul’la söze başlamak zorundayız. İstanbul kitabının Fatiha’sı da Fatih semtidir. Dünyayı bir vücut kabul edersek bu bedenin yüzü Türkiye’dir; bu yüzün gözü İstanbul, göz bebeği de Fatih’tir vesselam…

Senin Ramazan’ın

Ramazan’ın İnsanı Güzelleştirmesine Dair

2020, İnsan Yayınları, 272 Sayfa

Ramazan ayı, eşref-i mahlukat olan insandaki güzelliğin ortaya çıktığı manevi bir mevsimdir. Bu ayda tutulması farz olan oruç ibadetiyle hayatımız bambaşka bir şekil alır, yine bu aya mahsus teravih, mukabele ve itikâfla, fıtratımıza uygun davranarak Fıtır Bayramı’na ulaşırız.

Kur’an-ı Kerim’de oruç nasıl anlatılmıştır? Efendimiz (sas) oruçla alakalı hangi müjdeleri vermiştir? Teravih namazı ilk defa nasıl kılınmıştır? Mukabele nasıl okunmalıdır? İtikâfta nelere dikkat edilmelidir? Elinizdeki kitap Ramazan ayı denildiğinde hemen hemen herkesin ilk olarak aklına gelecek bu soruları cevaplamakla kalmıyor, bizleri Ramazan ayı hakkında yeniden düşünmeye sevk ediyor.

Oruç tutuyoruz ama orucun ruhu nedir? Ramazan ayı, içerisindeki ibadetlerle bize ne anlatır? İbadetlerin görünen kısımlarının ardında, mana boyutunda neleri düşünmeliyiz? Gelin, hep birlikte Ramazan ayının bize neler anlattığını dinleyelim…

“Ramazan, insana bir aylık süre içerisinde en az bir senelik hayat tarzını, insanca ve Müslümanca yaşama şeklini tatbik ve tarif eder. Ramazan, her sene yepyeni bir insan inşa eder. Ramazan, tüm senenin isini pasını, gafletini, uyuşukluğunu alır; bayram sabahıyla fıtratını bulan insana, gelecek Ramazan’a kadar istikamet çizer. Ramazan nasiptir. Ramazan hayattır. Ramazan dinin ruhudur. Müslüman’ın hayat şeklidir. Sene boyunca olması gerek ahlakın canlı, eşi bulunmaz örneğidir.”

Küfür Fedaisi – 15 Temmuz Kalkışmasına Mesnevi’den Bakış

15 Temmuz kalkışmasına bir de Mesnevi’nin gözünden bakalım!

2016, Erdem Yayınları, 160 Sayfa

Siyasi tarihinde dört kez darbe yaşamış ülkemiz 15-16 Temmuz gecesi yeni bir kalkışmaya sahne oldu. Darbe ihtimalini canları pahasına reddeden cesur halkın sokaklarda yazdığı destanı mücadele tarih sayfasındaki unutulmaz yerini aldı.

Peki ne oldu? Nasıl bir süreç ve yapılanma ülkemizi bir gecede sarmaladı ve 200’ü aşkın canı yitirmemize sebep oldu?

Bu kitap Mesnevi’den, 1200’lü yıllardan, 15-16 Temmuz 2016 gecesinde yaşanan kalkışmaya benzersiz bir bakışla yaklaşıyor ve merak edilen tüm soruları yanıtlıyor. Hikâye, Hıristiyanlardan kurtulmak isteyen Yahudi padişahın hizmetindeki bir vezirin hain planıyla açılıyor: Hıristiyanların arasına karışacak, âlimlerinden gibi görünecek, yanlış telkinlerle hem dini tahrif edecek hem de usul usul nifak tohumları ekecek… İşte küfür fedaisinin serencamı böyle seyrediyor. Agâhlara selam olsun…

“Aşk ve muhabbetle Allah yolunun yolcusunun yolunu kesenler vardır. Allah yolunun yolcusunun yolunda tehlikeler vardır. Hem de helak ile neticelenebilecek şiddette… İşte bu hikâye, ister toplum ister fert nezdinde mercek altına alınsın fitnenin herkesi berbat ettiğine dair Pir Mevlâna Celâleddin Hazretleri’nin ibretle okunacak bir ikazıdır.”

Küfür Fedaisi

2016, Erdem Yayınları, 358 Sayfa

-Mesnevî-i Mânevî’nin ilk kıssalarından biri hain vezir hikâyesi…

-Hikâye dedikse, manaya bir libas olsun için… Zira büyükler her zaman ders okutur.

“Aşk ve muhabbetle Allah yolunun yolcusunun yolunu kesenler vardır. Allah yolunun yolcusunun yolunda tehlikeler vardır. Hem de helak ile neticelenebilecek şiddette… İşte bu hikâye, ister toplum ister fert nezdinde mercek altına alınsın fitnenin herkesi berbat ettiğine dair Pir Mevlâna Celâleddin Hazretleri’nin ibretle okunacak bir ikazıdır.

Bu hikâye, Hıristiyanlardan kurtulmak isteyen Yahudi padişahın hizmetindeki bir vezirin hain planıyla açılıyor: Hıristiyanların arasına karışacak, âlimlerinden gibi görünecek, yanlış telkinlerle hem dini tahrif edecek hem de usul usul nifak tohumları ekecek… İşte küfür fedaisinin serancamı böyle seyrediyor. Agâhlara selam olsun…

Beyaz Mercan Siyah İnci

Pir Hz. Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mesnevi’sinden Pir. Hz. Taceddin Ataullah el-İskenderi’nin Hikem-i Ataiyye’sinden Sohbetler

2015, Nesil Yayınları, 216 Sayfa

Ey oğul, bağlarından kurtul da gel! Bırak şu dünyaperestliği artık. Biz sana, “Malını mülkünü at da gel!” demiyoruz. Onlar ecsamı süslemek içindir, kalbini doldurman için değil. Kalbinden at, at ki bir gönle iki sevda sığmaz. Bir kölenin iki efendisi olmaz. Ya bu dünyaya köle olacaksın ya da seni de, cümle mevcudatı da halkeden Cenâb-ı Hakk’a kul olacaksın. Mademki sen, kalbinde bu dünyanın ötesinde bir âlemin varlığını hissediyorsun, mademki Allah Teâlâ’ya karşı bir yakınlık, O’nun razı olacağı bir alaka kurmak derdine düştün, mademki sebeb-i icad-ı âlem ve mefhar-ı benî Âdem Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem efendimize bir gün kurban olmak ümidiyle tâbi olmayı, ümmet olmayı canı gönülden istiyorsun, artık fâni zevklerle nefis sermayeni, ömür istihkakını israf etmeyi bırak.

Nefsin, Hazret-i Allah’a sunacağın mektubun gibidir. O mektubu sahibine götürecek ulak olan ecel henüz kapını çalmamışken, aç içini bir oku. Olur da enbiyaya ve evliyaya layık değilse orada yazanlar, hiç “Ne yapalım, bizim kısmetimize de böylesi düşmüş, kaderim buymuş.” gibi saçma bahanelerle daha fazla vakit kaybetme. O mektubu derhâl yırt at da yenisini yazdırmaya bak. Nihayetinde kader dediğin, bir anlamda Cenâb-ı Hakk’ın sana özel hazırladığı imtihandır. Başına gelmesi mukayyet olandan kaçış yoktur.

Ey can! Gözünü aç, sana başına gelecekten sorulmayacak, ondan sonra ne yaptığından sorulacak…

Rüyalar Alemi

Tasavvuf ve Psikoloji Perspektifinden Rüyalar Alemi

2016, Timaş Yayınları Sufi Kitap, 304 Sayfa

Yaşamımızın uyuyarak geçen üçte birlik bölümünün kendimizi keşfetmek için bir fırsat olabileceğini hiç düşünmeyiz. Rüya bilincinin, yaşamımızın geri kalanını zenginleştirmesine imkân verecek psikolojik ve kültürel mekanizmalardan yoksunuz.

Sûfîler, yaşam bir rüyadan ibaret değil midir, diye sorarlar. “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar,” şeklindeki hadis, İslam dünyasında rüya tartışmasını büyük bir etki altında bırakmıştır.

Bu kitap tasavvufun rüyaya bakışıyla günümüz psikoloji ekollerinin fikirlerini buluşturmayı hedefliyor. Rüyayla ilgili tüm bilinenleri, bilinmeyenlere ulaşmak için bir araya getiriyor. Rüya yorumlamada tek katman yerine çok katmanlı okunabilirliği göstermeyi ve iki kanatlı kuşun inşasına katkı sunmayı umuyor.

M. Fatih Çıtlak tasavvufî perspektiften rüyaya nasıl bakılması gerektiğini, Dr. Mustafa Merter psikoloji ve tasavvufun rüya yorumunda nasıl bir araya getirilebileceğini, Prof. Dr. Necdet Tosun Nakşbendîlik’te rüyanın neden önemli olmadığını, Prof. Dr. Reşat Öngören bir Osmanlı sûfî âliminin rüya yorum metodunu, Prof. Dr. Dilaver Gürer Hz. Yûsuf’un rüyası üzerinden İbn Arabî’nin rüyaya bakışını, Dr. Hatice Alibaşoğlu psikoloji ekollerinin rüya ve rüya yorumuna bakışını ve Musa Hûb Bediüzzaman’ın Risale-i Nur’larda rüyalara bakışını ele alıyor.

Uyku rüyaya çağırdığı için güzeldir ama sakınılması gereken elbette “gaflet uykusu”dur.

Birlikte Sohbet

2016, Risale Yayınları, 416 Sayfa

Kıymetli okurlarımız! Elinizde bulunan kitap; bir süredir kaleme alınan yazıların, sizler için gözden geçirilmiş ve yeniden düzenlenmiş hâlini ihtiva etmektedir. “Birlik’te Sohbet” başlığı adı altında hazırlanan köşemizde; biz bize sohbet ederken doğruları kalbimizin güzel duygularını inanç ve rûh dünyamızın aydınlığında, muhabbetle paylaşmaya çalıştık.

Sohbet etmek kalplerin ve rûhların buluşmasıyla mümkündür ama bu kalp ve rûh güzelliklerde buluşmalıdır ki sohbet olsun. Başkalarının hoşuna gitse de bizim medeniyetimizin ölçülerine vurduğumuzda çirkinliğin, nefretin aramızda nifak tohumu üreten lisânın adı hiçbir zaman sohbet olamaz. Zor günlerde kalplerin ve ruhların buluşması meyvasını gösterir. Ancak maddî menfaat kaygısından uzaklaştığında insanlar ve toplum sohbet ederek birbiriyle buluşur, muhabbet eder bir hâl alır.

Teşhis, tespit ve problemleri anlatmayı bir kenara bırakıp çözüm yollarına bakmak istediğimizden bu köşemizde dertleşmek, paylaşmak, bilgilerimizi içselleştirmek için elimize kalemi aldık. Arkadaşlığınız bizim için önemli. Hele dünyamızın geldiği şu noktada birbirimizi dinlemeye, yaratılış güzelliğimizin kodlarını fark etmeye ve mânevî değerleri kalbimizde keşfetmeye çok muhtacız.

Hayata dair herşeyi konuşalım istiyoruz ama her ne kadar sohbet havasında olsa da altyapısında bilhassa dînî konuların işlenmesinde; sağlam kaynaklardan alınan bilginin size ulaşması öncelikli sorumluluğumuzdur.

Cenâb-ı Hakk sizleri ve bizleri güzel sohbet halakalarından ayırmasın. Cümlemizi rızasını tahsil eden kullarından eylesin. Âmin.

Allah’a (cc) emânet olunuz.

Rumi and His Sufi Path of Love

M. Fatih Çıtlak, Hüseyin Bingül

2007, Tuğra Kitapları, 160 Sayfa

Fatih Çıtlak ve Hüseyin Bingül editörlüğünde hazırlanan; sosyal bilimci, sanatçı, akademisyen ve ulemânın makalelerinden oluşan bu çalışma Sufî geleneğin hem doğu hem de batı dünyasında bilinen temsilcisi Hz. Mevlâna ve tasavvuf mesleğini incelemektedir. Yazarlar, Türk ve Fars edebiyatını derinden etkileyen, aşk-ı hakikînin şairi Hz. Mevlana’yı, tarihsel bağlam içinde sunarak İslam içinde neşvü nema bulan Hazretlerin aşk tarikinin Efendimizin sünneti ile nasıl şekillendiğini kaleme almışlardır.

Eser İngilizce ve Almanca olarak yayınlanmıştır. (bkz. Rumi und sein Sufipfad der Liebe)

Kırk Mektup


Sırlı Şeyh’ten Seyr ü Suluku Adım Adım Anlatan Mektuplar

2012, Timaş Yayınları Sufi Kitap

464 Sayfa

Tûtî İhsan Efendi isimli bir genç, tasavvufa alâka duymaya başladığı sıralarda, yaşadığı şehir olan Kumanova (Makedonya)’ya nadiren gelen bir şeyhin meclisinde bulunur ve onun tesiri altında kalır. Fakat hiç bilmediği bu mânevî cazibeye birdenbire kapılmaktan korkar. Bu hususta danışmak için babasının amcası olan ve Köstendil (Bulgaristan)’de adeta uzlet hayatı yaşayan Ankâzâde Halîl Efendi’ye mektup yazmaya karar verir. Böylece bu zâtla mânevî irtibatı olur.

Kırk Mektup, işte Ankâzâde Halîl Efendi’nin Tûtî İhsan Efendi’ye yazdığı bu cevabî mektuplardan oluşuyor. İradesiyle gelip talepte bulunan mürîd ile ona hizmet eden mürşidin remizleri olmuş bu iki isim üzerinden edep, erkân, tasavvuf, tarîkat, intisab, derviş çeyizi, mürîdlerin halleri, seyr u sülûktaki mertebeler gibi hususların aktarıldığı, esasında birçok mektubun ve mürşidâne sohbetin hulâsası niteliğindeki bu kitap, bugünün meselelerine ve mânevî meşküllerine de çözümler getiriyor.                                          

Ben Dervişim Diyene


Mürşid-i Dervişan ve Terbiyename’den

2016, Timaş Yayınları Sufi Kitap

288 Sayfa

Ben Dervişim Diyene , usûlü, erkânı, âdâbı dervişlere tâlim etmek için cemal vasfıyla yazılmış iki risâlenin şerhini istifademize sunuyor. Mürşid-i Dervîşân ve Terbiyenâme isimlerini taşıyan bu risâlelerin sâhipleri 18. asırda Osmanlı payitahtında mürîdlerini irşad ve terbiye eden iki mübarek zât: Hz. Pîr Muhammed Nûreddîn Cerrâhî(ks) ve Şeyh Mehmed Sâdık Erzincanî Nakşbendî(ks). Kim bilir nice dervişler, pîrlerinin, mürşidlerinin tavsiyelerini bu eserlerden okudular, er meydanında da tatbik ettiler… Kim bilir nice canlar bu risâlelerden yolun edeplerini öğrendiler… Kimileri Cerrâhî dergâhlarında, kimileri Üsküdar Sâdık Efendi Tekkesi’nde, kimileri sâir zâviyelerde… O şeyh efendilerin hilmiyyetini ve sadece dervişlerini eğitmek için kaleme aldıkları bu eserlerin tadı, sıcaklığı ve rıfkını; o tâliplerin de samimiyet, gayret ve ciddiyetle yola sarılışını M. Fatih Çıtlak’ın anlatımıyla hissedecek, tarîkat âdâbına dâir açıklamaları okuyacaksınız. ‘Ben dervişim’ diyene aşk olsun, vesselam.                                      

                      

Huzur Defteri – I


Tasavvuf Sohbetlerinde Kayda Alınan Notlar

2016, Timaş Yayınları Sufi Kitap

320 Sayfa

İstanbul’da bulunan Karagümrük Cerrahi Âsitanesi, Osmanlı’nın son zamanlarında, birçok önemli zâtın hayatını değiştiren olaylara tanıklık etmiştir. Ama bu tanıklıklar genelde sözlü kültür içinde kalmış, dilden dile nakledilmiş ve çoğunlukla sıradan okura kapalı kalmıştır. M. Fatih Çıtlak, Huzur Defteri’nde, bizi bu dergâh ve çevresinde yaşananlara götürüyor, Safer Efendi’nin huzurunda tuttuğu notları ve dinlediği sohbetleri bizimle paylaşıyor.

Huzur Defteri’ne irfanî güzelliklerimizin kaynakları ve abide şahsiyetlerin hatıraları eşlik ediyor. Hz. Pîr Nûreddîn-i Cerrâhî ve halifeleri; Şeyh Fahreddîn Efendi, Celal Ökten Hocaefendi, Gönenli Mehmed Efendi, İskilipli Atıf Efendi, Neyzen Tevfik, Hüseyin Sîret, dönemin padişahları ve meşhur birçok zât…

Kitap, huzur yolunda ilerlemek isteyen okura, bu yolun hem güzelliklerini hem de talep ettiği bedelleri hatırlatıyor. Güzel ahlak nasıldır, vefa nedir, nefs nasıl arınır, kalp nasıl aydınlanır… Tüm bunları bu çok önemli üstatların hayatlarından süzerek huzurumuza taşıyor.

Kitapta bulunan hatıraları okudukça, medeniyetimizin birçok unsuru, Osmanlı mahalle hayatı, Osmanlı insanı, tekkelerin toplum içindeki fonksiyonları gibi birçok önemli konuda yepyeni bilgiler ediniyoruz. Şeyh olarak nitelendirdiğimiz bir kişi nasıl yetişiyormuş, nasıl eğitiliyor ve aile hayatını nasıl kuruyormuş, çocukluk döneminden yetişkinliğe kadar uzanan hayat safhalarını nasıl yaşıyormuş, rüya tabirinin derinliklerinden güncel hadiselere bakış nasıl şekilleniyormuş… Cumhuriyetin ilk zamanlarında tekkelerin kapatılması beraberinde neler getirmiş, toplumda ve tekke hayatında ne gibi değişikliklere yol açmış, bugün bize inanılmaz gibi gelen fakat yaşanmış bu zorluklar nasıl aşılmış… İşte bunların hepsini bu kitapta bulmak mümkün.

Huzur Defteri sadece tasavvuf okurunun ilgisini çekecek bir kitap değil, aynı zamanda yakın tarih meraklılarının, kültür tarihine ilgi duyanların da ilgisini çekecek bilgilerle dolu.

Mesnevi Şerhi


Padişah Cariye Kıssası

2012, Sufi Kitap

446 Sayfa

Mesnevî-i Mânevî tüm insanlık için yazılmış bir seyr u sülûk rehberidir. Dolayısıyla bir nev’î Kur’an-ı Kerîm’in tefsiri mahiyetindedir. Bu müstesna eserin ilk kıssası ‘Padişah ile Cariye’ hikâyesidir. Bu kıssa, hakîkatimizi ve aslımızı bulmak için çıktığımız yolculukta hangi merhalelerden geçeceğimizi, nelerle karşılaşacağımızı ve yapmamız gerekenleri bize remizlerle anlatmaktadır. Bizi alakadar eden tüm âlemleri ve neticede tahsil etmemiz gereken idrak, irfan ve yakınlığı Mesnevî-i Mânevî çok güzel bir şekilde hulâsa etmiştir. Hazine kıymetindeki bu eserin belki de en önemli anahtarı Padişah-Cariye kıssası olmuştur. Mesnevî’deki anlatım, usûl ve üslûbun rengini, dokusunu bu hikâye ile idrak etmemiz sağlanmıştır.

M. Fatih Çıtlak’ın elinizdeki şerhi ile, Hz. Pîr’in takip etmemiz için gösterdiği işaretler ve bizim için hazırlanmış seyr u sülûk haritasının ana hatları ortaya konulmuştur. Bu haritayı doğru okumanın ilk şartı samimiyetle dinlemek olacaktır. Zira Hz. Pîr; “Dinleyin ey dostlar şu hikâyeyi! Anlatacaklarım aslında hikâye değil, bizim hâlimizin aynısıdır.” buyurarak bu hakîkate nazarlarımızı ve gönül kulaklarımızı celb eylemiştir. Günümüzün insanı bu duyuş ve dinleyiş sayesinde Mesnevî-i Mânevî’nin ilk söylendiği ânın tazeliğini kalbinde hissedecektir. Benliği kendisine perde olmadıktan sonra, bu kıssayla birlikte kişinin içinde muhakkak mânevî bir zevk uyanacaktır.

“Ey dostlar, ey kalben buluştuğumuz, aynı îmânda biliştiğimiz, Hakk’a vâsıl olmak derdinde olanlar, Allah için beni dinleyenler! Şu anlatacaklarım sizlerdeki cevherlere birebir işaret etmektedir. Size Hak’la konuşmaktayım. Bu hikâye, sizler için aynaya bakmak gibidir hatta ondan da öte aslınızı bilmek, bulmak için hakîkî bir fikir verecek, yol gösterecektir.” diye seslenen Hz. Pîr’în bizlere tuttuğu aynada aslımızı görünceye kadar sürecek yolculuk, tüm hayatımızın mânâ ve gayesidir. Yeter ki ümidsiz olmayalım ve kerîmlerle birlikte olmanın güzelliğini kavrayalım…


Nur Kandili


Veli Gönenli Mehmed Efendi

2013, Sufi Kitap

238 Sayfa

Nur Kandili, Veli Gönenli Mehmed Efendi

Gönenli Mehmed Efendi Hazretleri (1903-1991), yirminci yüzyıl Türkiye’sine mânevî mührünü ve Kur’ân-ı Kerîm nişanını koymuş bir hocaefendidir.

İmamlık yaptığı Hacı Kaftani, Dülgerzade, Hacı Hasan ve Sultanahmet camilerinden başka Fatih, Süleymaniye, Sümbül Efendi, Eyüp Sultan, Yavuz Selim başta olmak üzere İstanbul’un bütün camilerinin fahrî imamı, hatibi, vaizi ve hocasıdır. Ömrü boyunca camiden mescide, vaazdan sohbete koşmuş, hafız ve Kur’ân-ı Kerîm talebesi yetiştirmiş, her zaman öğrenci ve fukaraya yardım eli uzatmış, tek kişilik bir irfan ordusudur.

Bu coğrafyada din ve insanlık için hizmet eden birçok insan kendisiyle maddî ve mânevî irtibat kurmuş ve hemen hemen hepsinin Hocaefendi’yle feyiz alışverişi olmuştur. Reisülkurra Gönenli Mehmed Efendi; Üstad Bediüzzaman, Şeyh Muzaffer Ozak ve Şeyh Safer Dal gibi büyüklerin “Allah’ın velî kulu”, “Asrın velîsi” diye takdir ettikleri ulu bir zattır.

On binlerce insanın kendisinden feyiz aldığı aşikâr olmasına rağmen Gönenli Mehmed Efendi hakkında yazılı kaynak çok azdır. Nur Kandili’nde uzun yıllar Hocaefendi’nin yanında bulunmuş M. Fatih Çıtlak’ın kaleminden kendini, Kur’ân’a ve hayır hizmetlerine adamış bir velînin hayatını okuyacaksınız.

Huzur Defteri – II


Mürşid Sohbetinden Bir Demet

2018, Timaş Yayınları Sufi Kitap

288 Sayfa

Cenâb-ı Hakk cennetteki nimetleri tavsif ederken mü’minlerin birbirleriyle konuşmalarını, sohbet etmelerini de nazarlarımıza vermiştir. Efendimiz’in(sas) sohbetine dâhil olanlara “ashâb” denilmiştir. Sohbet etmek; kolay bir amel değildir çünkü sohbet ilâhî irşâdın üslubu ve sünnet-i seniyyenin bizlere intikal eden en önemli unsurudur.

Dînimizin ve dînimizin esas kaynaklarından beslenerek kurulmuş güzide medeniyetimizin anlatılması, anlaşılması ve nesilden nesile aktarılmasında sohbet kültürü çok önemli rol oynamıştır. Huzur Defteri II mürşid huzurundan ve sohbetinden günümüze kadar gelen sözlü mirası siz kıymetli okurlarımıza aktarmaktadır.

Kitabı okurken tarihe mâl olmuş pek çok önemli hâdiseye şâhitlik edecek, bunun yanı sıra Hazret-i Pîr Sünbül Sinan Âsitânesi, Hazret-i Pîr Muhammed Nûreddin Cerrâhî Âsitânesi ve sâir dergâhlarda yaşananlara tanık olacaksınız. Fevkalâde ve fevkalbeşer bazı hâlleri okurken, menkıbe ve kıssaların hikmet boyutunu satır aralarında bulacaksınız.

Anlatılanlara inanıp inanmamak sizin bileceğiniz iş. Ama bu anlatılanların mânâsını anlamamak hatta daha da ileriye gidip inkâra yeltenmek sizinle bizimle olmayacak bir iş. İyi düşünüp iyi kararlar verelim, kendi medeniyetimizin zenginliğini geliniz bir de bu Huzur Defteri’nde beraberce keşfedelim.                                              

Fatih Hatıratı


Fatih Hatıratı, Fatih Sadece Bir Semt Adı Değildir

2021, İnsan Yayınları

200 Sayfa

İstanbul şehrinin en güzide semtidir Fatih. Her şey bir yana Peygamber Efendimiz’in (sas) “Ne güzel kumandan!” buyurduğu Fatih Sultan Mehmed Han, ismiyle anılan bu semtte medfundur. Fatih Camii ve civarı İstanbul’un Mekke’si, Eyüp Sultan Camii ve haziresi İstanbul’un Medine-i Münevvere’si ve Hazret-i Pir Yusuf Sünbül Sinan Camii ve türbesi ise İstanbul’un Kerbela’sı olarak kabul görmüştür. Ancak Fatih Camii ve civarının İstanbul’un yüzünü aksettiren ve şehrin hatta bütün memleketin nasıl bir durumda olduğunu gösteren acayip bir hâli vardır. Fatih semti, her bakımdan yaşayan ve maneviyatı diri olan bir yerdir. Öyle ki Gönenli Mehmed Efendi, Fatih Camii ve civarı için “Burası öyle feyizli ve bereketli bir yer ki Fatih’te talebelik yapıp muvaffak olamamış kişiler bile gittikleri yerleri ihya ediyorlar. Varın artık düşünün, ilim irfan sahibi olan adamın hâlini.” buyurarak Fatih’in önemine dikkat çeker. İslam dünyasından bahsediyorsak Türkiye’yle, İstanbul’la söze başlamak zorundayız. İstanbul kitabının Fatiha’sı da Fatih semtidir. Dünyayı bir vücut kabul edersek bu bedenin yüzü Türkiye’dir; bu yüzün gözü İstanbul, göz bebeği de Fatih’tir vesselam…

18 Beyit Dinle


Mesnevî’nin Fatiha’sı

2012, Timaş Yayınları Sufi Kitap

137 Sayfa

Mesnevî’nin İlk 18 Beytinin Şerhiyle Sesleniş

Mesnevî’nin ilk on sekiz beyti, adeta bu kıymetli eserin kalbi gibidir. Çünkü bunlar, bizzat Hz. Mevlânâ’nın yazmış olduğu beyitlerdir. Diğer beyitler ise halifesi Hüsameddin Çelebi’ye söyleyerek yazdırdığı yani kaleme aldırdığı beyitlerdir. İlk on sekiz beyit için “Mesnevî’nin Fatiha’sı” tabiri kullanılır. Bu tabir hem Kur’an-ı Kerîm’deki Fatiha’nın sırrına işaret eder hem de ilk on sekiz beytin Mesnevî’yi açan ve özünü anlatan yönüne dikkat çeker.

M. Fatih Çıtlak, bu eserinde Mesnevî’nin sırrı olan bu on sekiz beyti, daha evvel kaleme alınmış şerhlerden farklı bir tarzda şerh ediyor. Kitap, sadece beyitlerin içindeki incelikleri açıklamakla kalmıyor aynı zamanda bugün, okuyucuya nasıl hitap ettiğini de gösteriyor. Yazarın tercih ettiği hitabî üslup ile Mesnevî’nin içerisindeki mana yolculuğu aynı heyecanla okuyucuya aktarılıyor.

Senin Ramazan’ın


Ramazan’ın İnsanı Güzelleştirmesine Dair

2020, İnsan Yayınları

272 Sayfa

Ramazan ayı, eşref-i mahlukat olan insandaki güzelliğin ortaya çıktığı manevi bir mevsimdir. Bu ayda tutulması farz olan oruç ibadetiyle hayatımız bambaşka bir şekil alır, yine bu aya mahsus teravih, mukabele ve itikâfla, fıtratımıza uygun davranarak Fıtır Bayramı’na ulaşırız.

Kur’an-ı Kerim’de oruç nasıl anlatılmıştır? Efendimiz (sas) oruçla alakalı hangi müjdeleri vermiştir? Teravih namazı ilk defa nasıl kılınmıştır? Mukabele nasıl okunmalıdır? İtikâfta nelere dikkat edilmelidir? Elinizdeki kitap Ramazan ayı denildiğinde hemen hemen herkesin ilk olarak aklına gelecek bu soruları cevaplamakla kalmıyor, bizleri Ramazan ayı hakkında yeniden düşünmeye sevk ediyor.

Oruç tutuyoruz ama orucun ruhu nedir? Ramazan ayı, içerisindeki ibadetlerle bize ne anlatır? İbadetlerin görünen kısımlarının ardında, mana boyutunda neleri düşünmeliyiz? Gelin, hep birlikte Ramazan ayının bize neler anlattığını dinleyelim…

“Ramazan, insana bir aylık süre içerisinde en az bir senelik hayat tarzını, insanca ve Müslümanca yaşama şeklini tatbik ve tarif eder. Ramazan, her sene yepyeni bir insan inşa eder. Ramazan, tüm senenin isini pasını, gafletini, uyuşukluğunu alır; bayram sabahıyla fıtratını bulan insana, gelecek Ramazan’a kadar istikamet çizer. Ramazan nasiptir. Ramazan hayattır. Ramazan dinin ruhudur. Müslüman’ın hayat şeklidir. Sene boyunca olması gerek ahlakın canlı, eşi bulunmaz örneğidir.”

Beyaz Mercan Siyah İnci

Pir Hz. Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mesnevi’sinden Pir. Hz. Taceddin Ataullah el-İskenderi’nin Hikem-i Ataiyye’sinden Sohbetler

2015, Nesil Yayınları

216 Sayfa

Ey oğul, bağlarından kurtul da gel! Bırak şu dünyaperestliği artık. Biz sana, “Malını mülkünü at da gel!” demiyoruz. Onlar ecsamı süslemek içindir, kalbini doldurman için değil. Kalbinden at, at ki bir gönle iki sevda sığmaz. Bir kölenin iki efendisi olmaz. Ya bu dünyaya köle olacaksın ya da seni de, cümle mevcudatı da halkeden Cenâb-ı Hakk’a kul olacaksın. Mademki sen, kalbinde bu dünyanın ötesinde bir âlemin varlığını hissediyorsun, mademki Allah Teâlâ’ya karşı bir yakınlık, O’nun razı olacağı bir alaka kurmak derdine düştün, mademki sebeb-i icad-ı âlem ve mefhar-ı benî Âdem Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem efendimize bir gün kurban olmak ümidiyle tâbi olmayı, ümmet olmayı canı gönülden istiyorsun, artık fâni zevklerle nefis sermayeni, ömür istihkakını israf etmeyi bırak.

Nefsin, Hazret-i Allah’a sunacağın mektubun gibidir. O mektubu sahibine götürecek ulak olan ecel henüz kapını çalmamışken, aç içini bir oku. Olur da enbiyaya ve evliyaya layık değilse orada yazanlar, hiç “Ne yapalım, bizim kısmetimize de böylesi düşmüş, kaderim buymuş.” gibi saçma bahanelerle daha fazla vakit kaybetme. O mektubu derhâl yırt at da yenisini yazdırmaya bak. Nihayetinde kader dediğin, bir anlamda Cenâb-ı Hakk’ın sana özel hazırladığı imtihandır. Başına gelmesi mukayyet olandan kaçış yoktur.

Ey can! Gözünü aç, sana başına gelecekten sorulmayacak, ondan sonra ne yaptığından sorulacak…

Tasavvuf ve Psikoloji Perspektifinden Rüyalar Alemi



2016, Timaş Yayınları Sufi Kitap

304 Sayfa

Yaşamımızın uyuyarak geçen üçte birlik bölümünün kendimizi keşfetmek için bir fırsat olabileceğini hiç düşünmeyiz. Rüya bilincinin, yaşamımızın geri kalanını zenginleştirmesine imkân verecek psikolojik ve kültürel mekanizmalardan yoksunuz.

Sûfîler, yaşam bir rüyadan ibaret değil midir, diye sorarlar. “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar,” şeklindeki hadis, İslam dünyasında rüya tartışmasını büyük bir etki altında bırakmıştır.

Bu kitap tasavvufun rüyaya bakışıyla günümüz psikoloji ekollerinin fikirlerini buluşturmayı hedefliyor. Rüyayla ilgili tüm bilinenleri, bilinmeyenlere ulaşmak için bir araya getiriyor. Rüya yorumlamada tek katman yerine çok katmanlı okunabilirliği göstermeyi ve iki kanatlı kuşun inşasına katkı sunmayı umuyor.

M. Fatih Çıtlak tasavvufî perspektiften rüyaya nasıl bakılması gerektiğini, Dr. Mustafa Merter psikoloji ve tasavvufun rüya yorumunda nasıl bir araya getirilebileceğini, Prof. Dr. Necdet Tosun Nakşbendîlik’te rüyanın neden önemli olmadığını, Prof. Dr. Reşat Öngören bir Osmanlı sûfî âliminin rüya yorum metodunu, Prof. Dr. Dilaver Gürer Hz. Yûsuf’un rüyası üzerinden İbn Arabî’nin rüyaya bakışını, Dr. Hatice Alibaşoğlu psikoloji ekollerinin rüya ve rüya yorumuna bakışını ve Musa Hûb Bediüzzaman’ın Risale-i Nur’larda rüyalara bakışını ele alıyor.

Uyku rüyaya çağırdığı için güzeldir ama sakınılması gereken elbette “gaflet uykusu”dur.

Birlikte Sohbet



2016, Risale Yayınları

416 Sayfa

Kıymetli okurlarımız! Elinizde bulunan kitap; bir süredir kaleme alınan yazıların, sizler için gözden geçirilmiş ve yeniden düzenlenmiş hâlini ihtiva etmektedir. “Birlik’te Sohbet” başlığı adı altında hazırlanan köşemizde; biz bize sohbet ederken doğruları kalbimizin güzel duygularını inanç ve rûh dünyamızın aydınlığında, muhabbetle paylaşmaya çalıştık.

Sohbet etmek kalplerin ve rûhların buluşmasıyla mümkündür ama bu kalp ve rûh güzelliklerde buluşmalıdır ki sohbet olsun. Başkalarının hoşuna gitse de bizim medeniyetimizin ölçülerine vurduğumuzda çirkinliğin, nefretin aramızda nifak tohumu üreten lisânın adı hiçbir zaman sohbet olamaz. Zor günlerde kalplerin ve ruhların buluşması meyvasını gösterir. Ancak maddî menfaat kaygısından uzaklaştığında insanlar ve toplum sohbet ederek birbiriyle buluşur, muhabbet eder bir hâl alır.

Teşhis, tespit ve problemleri anlatmayı bir kenara bırakıp çözüm yollarına bakmak istediğimizden bu köşemizde dertleşmek, paylaşmak, bilgilerimizi içselleştirmek için elimize kalemi aldık. Arkadaşlığınız bizim için önemli. Hele dünyamızın geldiği şu noktada birbirimizi dinlemeye, yaratılış güzelliğimizin kodlarını fark etmeye ve mânevî değerleri kalbimizde keşfetmeye çok muhtacız. Hayata dair herşeyi konuşalım istiyoruz ama her ne kadar sohbet havasında olsa da altyapısında bilhassa dînî konuların işlenmesinde; sağlam kaynaklardan alınan bilginin size ulaşması öncelikli sorumluluğumuzdur. Cenâb-ı Hakk sizleri ve bizleri güzel sohbet halakalarından ayırmasın. Cümlemizi rızasını tahsil eden kullarından eylesin. Âmin.  Allah’a (cc) emânet olunuz.

Küfür Fedaisi



2016, Erdem Yayınları

358 Sayfa

-Mesnevî-i Mânevî’nin ilk kıssalarından biri hain vezir hikâyesi…

-Hikâye dedikse, manaya bir libas olsun için… Zira büyükler her zaman ders okutur.

“Aşk ve muhabbetle Allah yolunun yolcusunun yolunu kesenler vardır. Allah yolunun yolcusunun yolunda tehlikeler vardır. Hem de helak ile neticelenebilecek şiddette… İşte bu hikâye, ister toplum ister fert nezdinde mercek altına alınsın fitnenin herkesi berbat ettiğine dair Pir Mevlâna Celâleddin Hazretleri’nin ibretle okunacak bir ikazıdır.

Bu hikâye, Hıristiyanlardan kurtulmak isteyen Yahudi padişahın hizmetindeki bir vezirin hain planıyla açılıyor: Hıristiyanların arasına karışacak, âlimlerinden gibi görünecek, yanlış telkinlerle hem dini tahrif edecek hem de usul usul nifak tohumları ekecek… İşte küfür fedaisinin serancamı böyle seyrediyor. Agâhlara selam olsun…

Küfür Fedaisi 

15 Temmuz Kalkışmasına Mesnevi’den Bakış


2016, Erdem Yayınları

160 Sayfa

Siyasi tarihinde dört kez darbe yaşamış ülkemiz 15-16 Temmuz gecesi yeni bir kalkışmaya sahne oldu. Darbe ihtimalini canları pahasına reddeden cesur halkın sokaklarda yazdığı destanı mücadele tarih sayfasındaki unutulmaz yerini aldı.

Peki ne oldu? Nasıl bir süreç ve yapılanma ülkemizi bir gecede sarmaladı ve 200’ü aşkın canı yitirmemize sebep oldu?

Bu kitap Mesnevi’den, 1200’lü yıllardan, 15-16 Temmuz 2016 gecesinde yaşanan kalkışmaya benzersiz bir bakışla yaklaşıyor ve merak edilen tüm soruları yanıtlıyor. Hikâye, Hıristiyanlardan kurtulmak isteyen Yahudi padişahın hizmetindeki bir vezirin hain planıyla açılıyor: Hıristiyanların arasına karışacak, âlimlerinden gibi görünecek, yanlış telkinlerle hem dini tahrif edecek hem de usul usul nifak tohumları ekecek… İşte küfür fedaisinin serencamı böyle seyrediyor. Agâhlara selam olsun…

“Aşk ve muhabbetle Allah yolunun yolcusunun yolunu kesenler vardır. Allah yolunun yolcusunun yolunda tehlikeler vardır. Hem de helak ile neticelenebilecek şiddette… İşte bu hikâye, ister toplum ister fert nezdinde mercek altına alınsın fitnenin herkesi berbat ettiğine dair Pir Mevlâna Celâleddin Hazretleri’nin ibretle okunacak bir ikazıdır.”

Aşkın Bir Noktası



2014, Timaş Yayınları Sufi Kitap

288 Sayfa

Muhabbetle yaratılan, külli muhabbetten bir cüz olarak zuhur eden insanı, maksadına ulaştıran, bu uğurda pervane gibi döndüren cazibeyi, aşkı anlatıyor. Aşkın Bir Noktası’nda, zahirin bâtın ile uyumunu, kalbin akıl ile, tarikatın şeriat ile beraber yürümesini, cüz’ün daima küll’ünü istemesini, küll’ün ise her zaman cüz’ünü çekmesini, seyr u sülukun başının ve sonunun tevhid olduğunu, kalbin nur-ı Muhammedî ile buluşmasını hâsılı bir “bir nokta” hikâyesini okuyacaksınız.


Rumi and His Sufi Path of Love


M. Fatih Çıtlak, Hüseyin Bingül

2007, Tuğra Kitapları

160 Sayfa

Fatih Çıtlak ve Hüseyin Bingül editörlüğünde hazırlanan; sosyal bilimci, sanatçı, akademisyen ve ulemânın makalelerinden oluşan bu çalışma Sufî geleneğin hem doğu hem de batı dünyasında bilinen temsilcisi Hz. Mevlâna ve tasavvuf mesleğini incelemektedir. Yazarlar, Türk ve Fars edebiyatını derinden etkileyen, aşk-ı hakikînin şairi Hz. Mevlana’yı, tarihsel bağlam içinde sunarak İslam içinde neşvü nema bulan Hazretlerin aşk tarikinin Efendimizin sünneti ile nasıl şekillendiğini kaleme almışlardır. Eser İngilizce ve Almanca olarak yayınlanmıştır. (bkz. Rumi und sein Sufipfad der Liebe)